İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞE GİRİŞ VİZE NOTLARI


DAHİLİYE
FİZYOLOJİK KOŞUL: Bir canlıyı oluşturan başta hücre olmak üzere doku ve organların tam olması ve uyum içinde çalışmasına bağlıdır.
HASTALIK: Fizyolojik koşulların bozulması ile uyumlu çalışmanın ortadan kalkması ile oluşan patolojik duruma denir.
SEMPTOM: Hastalıkların ortaya çıkması ile canlıda hastalığa işaret eden normal dışı bir takım değişiklikler meydana gelmesine denir. Etki – Tepki sonucu ortaya çıkan bu normal dışı değişikliklere , belirtilere denir.
a)      Lokal Semptomlar : Belirli bir bölgede görülen semptomlara denir. Örneğin , morartı , kızarıklık , yanık , apse vs.
b)      Genel Semptomlar : Birden fazla bölgede gerçekleşen semptomlardır ki  örneğin ; Vucut ısısının yükselmesi , grip , vücutdun tamamına yayılmış benekler vs.
c)      Özel Semptom : Tek bir hastalığı işaret eden semptomlara denir ki örneğin atlarda bulunan tetanoz hastalığının atlardaki 3. Göz kapağını yarıya kadar çekmesi buna örnektir.
d)      Görevsel Semptom: Görevini tamamen yitirmiş herhangi bir organa bağlı ortaya çıkan semptomlardır ki örneğin pankreas hastasında ki şekerin artışı ve buna bağlı diyabet şekillenmesi.
DİAGNOZ: Hastalığın adının konulması , teşhis-tanı.
PATOGENEZ: Bir hastalığın kaynağı ve gelişmesi sırasında organizmada meydana gelen değişikliklere denir.
PROGNOZ: Herhangi bir hastalığın nereye gittiğini ve iyileşip , iyileşemeyeceğini anlamamızı sağlayan terimdir.
ZAPTURAPT: Muayne edilebilir şekilde canlıyı kontrol altına almak anlamına gelir.
-          Sığırlarda ; sığırlar eğer boynuzları varsa bir iple boynuz yakalanır ve boynuz bağlanır. Yoksa elin baş ve işaret parmakları ile semptum nasi’den yakalanır ve sıkılır. Aynı amaç için parmak yerine muşet kullanılır.
-          Atlarda ; Bu işlem için atlarda yavaşa denilen alet kullanılır. Hayvanın kulağına veya üst dudağına takılarak sıkılır.
İNSPEKSİYON: Hayvana uzaktan veya yaklaşarak göz ile yapılan muaynedir. Hayvanın dış görünüşü , çevre ile ilgisi , davranışları , vücut rengi , akıntı olup olmadığı , gözlenir. Ayrıca burun , kulak , vulva , vagina gibi organ boşluklarının muaynesi yapılır.
ENDOSKOPİ : İnspeksiyonun yetersiz olduğu yerde özel aygıtlara gereksinim duyulan muayne şeklidir. Larinks , trachea , Vesica urinaria , cavum abdominalis gibi iç organlar muayne edilir.
RÖNTGEN MUAYNESİ: Röntgen ışıklarından yararlanılarak vücudun içinin gözle muaynesine yarayan yöntemdir. Ultrasonagrafi’de kullanılan 4 adet Prob vardır ;
-          Sektör Prob
-          Linear Prob
-          Konveks Prob
-          Rektal Prob
PALPASYON: Muayne sırasında ellerini yada perküsyon çekici/ plessimetre kullanarak dokulara vurarak seslerin değerlendirilmesi ile muayne şeklidir. Plessimetre dokuya %100 temas ederek kullanılır.
-          Açık ( Resonant ) ses : Doku ve organların hava karışımı olan yer veya AC’nin perküsyonu sonucu alınacak ses.
-          Tipmanik ses : İçi sadece gazlı hava dolu boş organların perküsyonunda elde edilir. Rumen,sekum,veya AC dokusunun içerisinde yırtılarak tamamen hava ile balon gibi dolduğunda perküsyon sonucu duyulan sestir.
-          Mat ses : İçinde sıvı veya katı maddelerin tamamen dolduğu organ perküsyonunda duyulur.
-          Metalik – Madeni ses : Yarısı su dolu veya yarısı sıvı dolu olan organ veya çınlama sesi gibi bir ses duyulur. ( abomazum deplansmanında duyulabilir. )
OSKULUTASYON: Dolaşım , solunum veya sindirim sistemi organlarının fonksiyonlarını esnasında çıkardıkları sesleri dinlemek için steteskop ile dinlenir.
PUNKSİYON : Steril bir iğne yardımı ile vücutta oluşan sıvıların enjeksiyon ile dışarı alınıp incelenmesi durumudur.
BİOPSİ: Özel aygıtlarla doku veya organların spesifik küçük bir parçasının cerrahi yol ile koparılarak dışarı alınması.
SONDALAMA: Özefagus , mide , ürethra , idrar kesesi ve uterus gibi organlara özel sondalar aracılığı ile doğal yollardan girilerek içerik alma işlemidir. Sonda plastik veya metal olabilir.
HASTA MUAYNESİNDE UYGULANMASI GEREKEN İŞLEMLER ( SIRASIYLA )
1-      Anamnez
2-      Eşkal
3-      Habitus
4-      Deri Muaynesi
5-      Lenf Muaynesi
6-      Görülen Mukoza Muaynesi
7-      Beden sıcaklığı Muaynesi
8-      Dolaşım sistemi Muaynesi
9-      Solunum sistemi Muaynesi
10-  Sindirim sistemi Muaynesi
11-  Sinir sistemi Muaynesi
ANAMNEZ : Hayvan sahibinden hastalığın geçmişi ile ilgili bilgi alma aşamasıdır.
a)      Hastanın Şikayeti nedir ?
b)      Hayvan ne zamandan beridir hasta ? ‘’ gibi sorular sorulur.
1-      2saat/1gün = Perakut
2-      10gün= Akut
3-      3 hafta = Subakut
4-      4-5 Hafta = Kronik
EŞKAL : Eşkalin bilinmesi tekrar muayneye geldiğinde tanımak açısından önemlidir. Tür , ırk , cinsiyet , yaş , renk vb. değerlendirilir.
HABİTUS : Muayne esnasında ki durumu fiziksel görünüşü huyu vücudunu tutuş şekli davranışlarını ifade eder. İnspeksiyon ile yapılır.
DERİNİN MUAYNESİ : Hem organ olarak kendi açısından hemde hayvanın genel durumu ile bir çok hastalığın belirtilerini yansıtması açısından muaynesi önemlidir. Aslında inspeksiyon esnasında derinin muaynesine bir şekilde başlamış oluruz ancak bunun yanı sıra palpasyon gerektiğinde , deri kazıntısı alma veya biyopsi alma ilede deri muaynesine devam ederiz.
-          Kıl örtüsünün durumu : sağlıklı hayvanda kıllar parlak düzgün ve yatık şekildedir. Vücut ısısı artmış hayvanlarda kıllar dik bir vaziyet alır.
-          Derinin elastikiyeti : egzema , uyuz , dehidrasyon’da deri elestikiyetini kaybeder. Dehidrasyonu analiz etmek için , costae veya boyun bölgesindeki deri iki parmak arasına alınarak çekilir ve bırakılır. Dehidrasyon da eski halini alması için zaman aralığı ne kadar uzun olursa dehidrasyon o kadar fazladır.
-          Derinin rutubeti : terleme ve yağ bezi sekresyonu için önemlidir.
-          Derinin kokusu : hastalık sırasında dışarı yayılan koku hastalığın belirlenmesinde önemlidir.
-          Derinin sıcaklığı : kulak ucu , boynuz dibi , burun ucu , boyun sırt ve bel bölgesinden elimizin tersi ile sıcaklık ölçümü yapabiliriz.
-          Deride kaşıntı : santral bir kaşıntının beyini etkilemesi hastalığı veya perifer dış parazitlere karşı olabilir.
-          Derinin rengi : Bazı hastalıklara bağlı derideki pigmentasyon sıkıntıları vardır ki bunlar ; albinismus , vitiligo , hiperemi , ikterus , Siyanöz.
-          Deride yağlanma : Derideki yağ bezleri salgılarının patolojik olarak artması sonucu deridin yağ ile kaplanması olayıdır. Deri yağ ile sıvanmış gibi olduğunda buna ‘’ saborrhoe oleosa ‘’ deri yağlı kabuklarla örtülmüş bir görünüşte olursa buna ‘’ saborrhoe sicca ‘’ denir.
-          Deride şişkinlikler : patolojik olarak ödem , hematom ,amfizem ve tümor gibi şişkinlikler gözlemlenebilir.
a)      Yangısal ödemler : yangı etkenlerinin damar çeperini bozması sonucunda kan sıvısının damar dışına çıkarak deri altı dokular arasına toplanması olayıdır. Yanı kara ,at vebası ,gurm ,antraks.
b)      Yangısal olmayan ödemler : bu tür ödemlerin ortaya çıkmasında yangı etkenlerinin rolü yoktur. Durgunluk hidremik ve alerjik nedenlerden ileri gelir. – durgunluk ödemleri : bazı hastalıkların seyri sırasında venöz kan dolaşımı bozulur kan sıvısı doku aralıklarına sızarak bölgede ödemi meydana getirir.
-hidremik ödemler : kronik böbrek , KC hastalıkları , iç parazit invazyonları ve anemi gibi olguların seyri sırasında kanın şekilli elementleri azalır. Kanın sıvı kısımını bağlayan serum albuminleri kayıba uğrar ve kanın sıvı kısımı dokular arasına sızarak ödeme neden olur.
-Alerjik ödemler : vucuda dışarıdan giren veya metabolizma sırasında açığa çıkan histamin ve benzeri maddelerin damar çeperine zarar vererek kanın sıvı kısımının deri altı doku aralıklarına sızmasına ve alerjik ödemin meydana gelmesine neden olur. Ürtiker buna örnektir.
Apse : Deri altı yada kas doku aralıklarına irin birikmesi sonucu ortaya çıkan şişkinliktir.
Hematom : Bir travma sonucu yırtılan kan damarlarından çıkan kanın deri altına veya dokular arasına toplanmasıyla meydana gelen şişkinliktir.
Amfizem : Deri altı veya dokular arasına hava veya gaz toplanması ile oluşan şişkinliklere denir.
DERİ LEZYONLARI :
PRİMER DERİ LEZYONLARI :
a)      Makula : derinin kılsız bölgelerinde ve mukozalarında yer yer renk değişikliği şeklinde meydana gelen oluşumlardır. Çiçek grubu hastalıklarda kene , sinek , böcek ısırmaları sonrasında ortaya çıkar.
b)      Papül : deri yüzeyinde toplu iğne başı büyüklüğünde sert şişkinlikler şeklinde oluşan lezyonlara denir. Papüllerin biraz daha büyük olanlarına tüberkül adı verilmektedir.
c)      Vezikül : derinin yüzlek katmanında ve mukoza epitelyum tabakasında mercimek büyüklüğünde işleri seröz sıvı veya lenf sıvısı ile dolu üst yüzeyleri düz ve ince olan kolayca patlayan kesecek şeklindeki şişkinliklere denir. Bunların biraz daha büyüğüne bulla denir. İçleri irin dolu veziküllere pustula denir.
d)      Kabarcık : deri üzerinde lokal olarak seröz infiltrasyon şeklinde ve kırmızı renkli şişkinliklere denir.
SEKUNDER DERİ LEZYONLARI :
Deri üzerinde deri ile ilgili olmayan hastalık veya bozukluklardan ileri gelen lezyonlardır.
a)      Kepeklenme ve kabuklanmalar : daha çok tek yönlü beslenmelerde parazit veya mantar enfeksiyonları sırasında bazı maddeler ile zehirlenmeler sonrasında nikotonik asit riboflavin linoleik asit ve A vitamini noksanlıkları gibi çeşitli nedenlerden ileri gelen ve deri epitelinin dökülerek kıllar üzerinde yapışıp kalmasıyla ortaya çıkan görüntülerdir.
b)      Erezyon : derinin epidermis tabakasının sıyrılması ile oluşan lezyonlara denir. Şap hastalığında tırnak araları ve memelerde
c)      Sıyrık : derinin derin katmanlarına kadar ilerlemiş erezyonlarına denir.
d)      Ulcus : derinin subkutis tabakasına kadar ilerlemiş ve güç iyileşmesi formu ile karakterizedir.
e)      Skatriks ( nedbe ) : iyileşen yaraların yerlerinde kalan yara izleridir.
f)       Nekroz : deri dokusunun ölmesi sonrasında derinin yerinden ayrılarak düşmesi olayıdır. Yanıklardan sonra meydana gelir.
DERİ YANGILARI :
1-      Ekzema : Derinin epidermis katmanının ekzojen ve endojen nedenlerden ileri gelen bir yangısıdır.
2-      Dermatitis: Derinin kan ve lenf damarlarının bulunduğu derin katmanlarının yangısına denir.
3-      Hiperkeratozis : derinin stratum korneum katmanın keratinize olmuş epitel hücrelerin etkisiyle hipertrofiye uğramasıdır.
4-      Parakeratozis : deri epidermis hücrelerinin yer yer kalınlaşması ile karakterize bir deri hastalığıdır. Asıl bozukluk derinin stratum spinozum tabakasındadır ve hücrelerde oluşan lenfatik genişleme ve lökosit infilitrasyonu sonucu stratum katmanı ödemleşir.
5-      Ektoparazitler : hayvanlarda deri hastalıklarının ortaya çıkısında dış parazitin etkisi çok fazladır. Bu parazitler keneler , bitler , pireler , uyuz etkenleri ve mantarlardır.
DERİNİN BAKTERİYEL ENFEKSİYONLARI :
1-      İmpetigo : küçük veziküllerin veya pustulaların patlaması sonucu içinden çıkan eksudatın kuruması ile oluşan primer bir deri hastalığıdır.
2-      Akne : Derideki yağ bezleri ve kıl foliküllerinin püstüler yangısıdır. Kıl foliküllerin ve yağ bezlerinin enfeksiyonu irin bakteriler tarafından meydana getirilir ve sporadik olarak daha çok atlarda özelikle koşum takımlarının irrite ettiği bölgelerde meydana gelir.
3-      Furunkulozis : derinin subkutis ve daha derin katmanlarına kadar yayılan akne ve benzeri lezyonlarla karakterize bir hastalıktır. Bu durum impetigo ve akne olaylarının sekunder formları olarak kabul edilir.
LENF SİSTEMİNİN MUAYNESİ :  lenf sisteminin muaynesi palpe edilen lenf düğümlerinin inspeksiyonu ve palpasyonu ile yapılır. Kanın protein dengesini ayarlar.
LENF YUMRULARI :
1-      Kulak altı lenf yumruları
2-      Çene altı lenf yumruları
3-      Yutak lenf yumruları
4-      Omuz lenf yumruları
5-      Dirsek lenf yumrusu
6-      Kavram lenf yumrusu
7-      Meme lenf yumrusu
8-      Testis lenf yumrusu



GÖRÜLEN MUKOZA MUAYNESİ : hayvanlarda görülen mukozaların muaynesi birçok hastalığın tanınmasında büyük yarar sağlamaktadır. Ağız burun vagina rectum ve göz gibi organların mukozaları inspeksiyonla muayne edilebilir. Çift taraflı organlar çift taraflı muayne edilmelidir.
Normal mukoza rengi gülgeni pembedir. Patolojik olarak mukozalarda renk değişiklikleri mukoza üzerinde çeşitli özelliklerde lezyonlar kanama odakları bulunabilir.
-          Solgunluk: pembe rengin açılarak beyaza kadar tonda renk almasıdır,anemiyle seyreden hastalıkların seyri sırasındaortaya çıkar.
-          Kızarıklık: Ateşli hastalıklar sonucunda
ortaya çıkar.
-          Sarılık: Sarılığa yol açan leptospiroza babesioz basiller hemoglobinüri gibi hastalıklar sonucunda ortaya çıkar.
-          Siyanoz:Kanda O2azlığı yada CO2 fazlalığı durumlarında ortaya çıkar.
1-      Göz kapaklarının muayenesi: Göz kapaklarında şişkinlik(ödem) pozisyonlarında hareketlerinde ve yapısında değişiklikler oluşabilir. Şişme alerji travma ve fotosentezitizasyon olaylarından sonra ortaya çıkar. Keratitis hipomagnezemi kurşun zehirlenmesi ve bazı encephalitislerde göz kapaklarında aşırı hareketler dikkat çeker.
2-      Göz konjuktivasının muayenesi: Konjunktivaları muayene edebilmek için önce tekniğine göre baş ve işaret parmaktan yararlanarak sağ göz sol elle sol göz sağ elle ,çılmaya çalışılır.
Solgunluk,sarılık,kızarıklık,kuruluk,kanama odakları görülür. Atlardaat vebası sığırlarda CBG köpeklerde distemnber konjiktivalarda ödem şişkinlik hiperemi keratokonjiktivis görülür.  Konjiktivalarda aşırı ödemde göz konjiktivası kapaklarının dışına taşacak şekilde şişer ki buna şemosis denir. Fazla göz yaşı akıntısının ortaya çıkmasına lakrimasyon  denir.
3-      Göz küresinin muayenesi: Gözlerin parlaklığına göz küresinin göz çukurluğundaki pozisyonuna pupillaların simetrisine korneanın görünümüne lakrimasyonun olup olmadığına irisin lensin ön kameranın ve fundusun durumuna görme duyusunun olup olmadığına dikkat edilir. Göz küresinin normalden büyük olmasına macrophtalmus küçük olmasına  microphtalmus göz küresinin göz çukurluğunun içine çekilmesine enophtalmus göz çukurluğundan dışarıfırlıyaçakmış gibi görünmesine exophtalmus göz küresinin bir taraftan diğer tarafa doğru akmasına veya aşağıdan yukarıya yada dairesel şeklinde anormal dönme hareketleri yapmasına nystagmus olarak adlandırılır.
4-      Göz kürsinin muayenesi: Pupillalar normalde simetriktir bu simetri kuduz hastalığında bozulabilir ve bu hastalık için patognomiktir. Lensin bulanıklaşması olayına katarakt denir.
5-                             Gözün ön kamerasının muayenesi: İçerik normalde berrak bir sıvıdır. İçinde kan irin karıştığı zaman berraklığı azalır karışan madde miktarına göre bulanıklık meydana gelir.
 Vücut sıcaklığının alınması ve değerlendirilmesi: hayvanların vücut sıcaklığı rektumdan klinik termometre ile alınır. Vücudun dış yüzeyinin sıcaklığı rektum sıcaklığından daima düşüktür.
Ateş: Beden sıcaklığının spesifik ve nonspesifik etkenlerden dolayı artmasına denir. Ve enfeksiyon hastalıklarında önde gelen semptomlardan biridir. Ateşe neden olan etkenlerin başında virüs bakteri mantarlar ve protozoonlar gelir.
Diğer yandan tür yaş cinsiyet gebelik zaman çevre şartları egzersiz ve yemleme-üreme gelir.
Hipoterminin ortaya çıktığı durumlar:  Şok beslenme bozukluğu yaşlılık hipotroidizm toksemi ölüme yakın dönemde
Hiperterminin ortaya çıktığı durumlar: çevre sıcaklığının yükselmesi sıcaklık kaybının azlığı çevre neminin yüksekliği aşırı egzersiz dehidrasyon kanamalar konvulizyona yol açan nedenler
Klinik ateş tipleri
1-      Basit ateş:  Beden sıcaklığının hafif oılarak 1 C civarında artışıdır, 1-2 günde normale döner.
2-      Devamlı ateş: Günlük sıcaklık farklı 1C ‘yi genellikle geçmez ancak 4-6 gün devam eder.
3-      Dalgalı ateş: günlük sıcaklık farkı 1C den fazladır.
4-      Aralıklı ateş: Günlük sıcaklık farkı 1C ‘yi geçer  1-2 gün yüksek ardından 3-4gün normal sonrasında yine yüksek şeklinde devam eder.
Evcil hayvanlarda ortalama beden sıcaklıkları (ºC )

- At: 38  ergin 37.6
- Sığır: 38-39 ergin 38.5
- Koyun: 39.5
 - Keçi: 39.4
 - Manda: 38.5
 - Köpek: 39 (büyükler 38)
 - Kedi:  38.5-39
 - Tavşan: 39.8
 - Tavuk: 41-43
5-      Düzenli aralıklı ateş: Günlük sıcaklık farkı 1C ‘yi geçer 3-4 gün yüksek 3-4 gün normal devam eder.
6-      Atipik ateş: Bu tiplerin hiç birine benzemez.
Kollaps: Hipotalamusta bulunan ısı merkezinin uyarımında aksama olursa beden ısısı düşer vücut soğur ve agoniye doğru gidiş başlar. Beden sıcaklığının düşmesine rağmen nabız artış sayısının artması ip gibi bir his oluşturacak şekilde artması ve bunlara bağlı soğuk terleme , dalgınlık ve deprese duruş  gibi belirtilerle ortaya çıkan tabloya denir. Kısa sürede görüle bilecek ölüm sürpriz değildir.
Deri sıcaklığının kontrolü: Normalde deri sıcaklığının deri üzerindeki dağılımı düzenlidir, merme, ayaklar ve kuyruk kökü hafif soğuktur. Hastalık durumlarında derideki sıcaklık dağılışı düzensizleşir. Genellikle yer yer artar veya soğur. Güneş çarpması ısı vurması olaylarında tüm deri sıcaklığında ısı artışı beden sıcaklığı artışı ile birlikte görülür. Coryza gangrenoza bovum olgularının baş-göz formunda kulak boynuz dipleri ve sinüslerin üzerinde lokal ısı artışı deri sıcaklığında fazladır. Aşırı sıcaklık artışı da görülebilmektedir ki bu olayda ateş 42C ye kadar çıkabil2ir veya geçebilir. Ateşin bu denli yükselmesine ‘hyperprexiea’ adı verilir. Kalp yetmezliği kollaps gibi olaylarda kulak dipleri, ayaklar ve vulva gibi bölgelerde deri sıcaklığı azalmaktadır.
DOLAŞIM SİSTEMİNİN MUAYENESİ
Kalp ve perifer arter ve venöz kan damarlarından meydana gelir. Organizmada normal yaşamın ancak dolaşımın düzenli yapılmasıyla sürdürülebilir. İki üniteden birisinin zarar görmesi diğerinide etkiler aksaklıkların yerleşme yerlerine göre dolaşım bozuklukları ortaya çıkar. Kalpte olan bozukluklarda tüm dolaşım sistemini etkilemesine karşın perifer damarlarında oluşan bozukluklarda bölgesel aksamalar meydana gelir kalp normal çalışmasını sürdürebilir. Kan basıncının belirli bir düzeyini altına düşmesi beynin kansız kalmasına ve ‘sinkop’ (bayılma) olayının ortaya çıkmasına yol açar.
 Çok ani etki eden travma şiddetli sarsıntı şiddetli patlama bir yerden düşme aşırı korku gibi olaylar sonrasında birden bire oluşan kollaps ve sinkop olaylarına ‘şok’ adı verilir. Şok durumu dolaşım yetmezliği ve bilinç kaybı ile karakterizedir. Anaflaktik , apoplektik, anestezik, travmatik, insülin, angiojenik ve nörojenik şoklar gibi.
Nabzın Muayensi
 Atlarda nabız; arteria maxillaris externa, A.temporalis süperficialis ayaklarda A.metatarsalis dorsalis et lateralis A. Barachialisten alınır. Fakat en uygun arter A.maxillaris extarnadır ve en çok bu arter tercih edilmektedir. Sığırlarda nabız; başta A.facialis externa kuyrukta A.coccygea medialis ve A. Medialisten alınır. Koyun keçi buzağı kedi köpek ve küçük domuzlarda arka bacaktaki A.femoralisten alınmaktadır. Belirli bir zaman dilimi içerisinde kalp vurumu sayısının periferal arterler üzerinden sayıca algılanmasına nabız adı verilir.
Nabzın frekansı: yaş, cüsse, cinsiyet, gebelik gibi fizyolojik durumlar, hastalıklar, çevre sıcaklığı, gibi faktörler nabız üzerinde etkilidir. Nabız genelde gençler, cüssesi küçük olanlar, gebeler, iş hayvanları, sinirli bireylerde tür ortalmasına göre yüksektir.

Nabız ritmi:  aralıkların süresi ve damar çeperine yaptığı basınç şiddeti her seferinde eşit olmalıdır.
Nabzın kalitesi: nabzın kalitesine göre nabız çeşitleri;
1-      Normal nabız
2-      Frekansı yüksek nabız
3-      Pulpus rarus;frekansı düşük
4-      Pulpus magnus; damar dolgunluğu fazla
5-      Pulpus parvus; damar dolgunluğu az
6-      Pulpus fortis; aşırı kuvvetli nabız
7-      Pulpus debilis ; zayıf nabız
8-      Pulpus inequalis; aralıklar eşit ama bir kuvvetli bir sayıf nabız
9-      Pulpus irregularis ; hiçbir şeyi eşit değil
10-  Pulpus celer; kısa aralıklı şiddetli
11-  Pulpus tardus; taşıyıcı nabız
12-  Pulpus contrarus ; tel nabız
13-  Pulpus filiformis; ip nabız
14-  Pulpus fremitus: dalga yerine titreme vardır.
Arterlerin muayenesi: genelde çok önemli olmamakla beraber atlarda fürbür olgularının tanısında a. Metacarpalis veya a.metatarsalis ten nabız  alınması diagnostik önem arz ettiğinden bu tür olgularda önem taşır.

 Venaların muayenesi: bu muayene gelende vena jugularisten yapılır, kalp hastalıklarının tanısında önem arz eder. Muayenede venalarda dolgunluk yangı (tromboflebitis) pozitif ven nazbı veya negatif ven nabzı gibi olaylarda dikkat edilir. Dolgunluk genelde kalbe kan girmesinin engellendiği durumlarda vena jugulariste dikkat çeker. ,
Pozitif ven nabzı: Kalpte triküspital kapak  yetmezliğinde sistol sırasında bir miktar kan tam kapanmayıp geri kaçıran kapakçıktan atriuma geri döner ve geri dönen kan ile vena cava lardan gelen kan da aynı atriuma giriş yaptığından oluşan fazla hacim sebebi ile hem bu venlerde hemde vena jugulariste dolgunluğu ortaya çıkar oluşan dolgun vena juguler venın üzerine baş parmakla yapılan basıda damarın kalbe yakının kısmının kolay boşalmadığını hatta ileri durumlarda kalp vurumlarına senkronize şekilde bu damar üzerinde titreşimler veya caudocranial yönde dalgalanmalar tespit edilir ki bu duruma pozitif ven nabzı denir. Başta sığırlar olmak üzere bu semptom triküspital kapak yetmezliğinde patognomik olarak değerlendirilir.
Negatif ven nabzı: Bazı durumlarda kalbe giren venöz kanın atriuma dolması gecikir, venalarda bu gecikmeden dolayı dolgunluk oluşur. Baş parmakla yapılan muayenede dolgun venanın üzerinde bir titreşim veya dalgalanma görülmeden kısa sürede boşaldığı tespit edilir ki bu duruma verilen addır.
Venaların yangılaşması(tromboflebitis): bazı damar içi enjeksiyonlar esnasındaki hatalardan kaynaklanır, sertleşme, kalınlaşma, ağrı ve akış yavaşlaması.
Kalbin muayenesi: göğüs boşluğunun ventralinde kostaların alt 1/3 seviyesinde olekranon gerisi ve büyük bölümü solda yer alan büyük damarlar sayesinde asılı kalan sternum üzerine yerleşik ama apeksi sol geriye uzanan kassal yapıda bir organdır. Atlarda 3-6 sığır ve koyunlarda 3-5 köpeklerde 3-7 çift kostalar ile sınırlanmıştır. Çoğu zaman solda bazı durumlarda ve önemli kapak muayenelerinin bir kısmında sağ taraftan muayene edlir. İnspeksiyon ve oskultasyon temel muayene yötemleridir. İnspeksiyonda kalbin vurumlarının göğüs kafesine olan teması veya etkisi varsa dışarıdan gözlemlenebilir. Zayıf veya tam kaşektik hayvanlarda, aşırı efor sonrası av köpeği gibi atletik hayvanlarda apeksin vurumları göğüs kafesi üzerinden gözlemlenebilir… Aynı bölgeye elimizin iç veya dışını koyarsak gözle algılanamayan titreşimler hissedilebilir (3-6. interkostal aralıklar). Aynı interkostal aralıklara parmak uçları ile yapılacak derin palpasyon veya perküsyonlarda kalp üzerindeki ağrılar da belirlenebilir… Perküsyon genellikle parmak ile yapılır.
KALBİN OSKULTASYONU: Kalp hastalıklarının teşhisinde ve genel sağlığın değerlendirilmesinde en önemli muayenedir. En iyi uygulama steteskop ile yapılır. Steteskop türe göre kalbin anatomik alanı üzerine konularak en az 30-60 saniye sessiz bir ortamda dinlenmelidir.Kalpten iki çeşit ses duyulur. Bunlar sistolik (kanı kalpten pompalama) ve diastolik (kalbe kanın yeniden dolması) esnasında duyulan seslerdir.
Kalp sesleri: 1. ve 2. Kalp sesleri sistolde oluşur.
S1: sistol başında mitral ve triküspital kapakların kapanması ile oluşur.
S2: sistol sonunda aort ve pulmoner kapakların kapanması ile oluşur.
3. ve 4. Kalp sesleri diyastolde oluşur.
S3: diyastol başında sol ventrikülün hızlı doluşu sırasında kordaların mitral anulusu yukarı itmesi nedeniyle apekste ve sol sternum altında duyulur. Taşikardi ile birlikte duyulursa gallop ritmi denir. Kalp yetersizliği bulgusudur.
S4:patolojiktir. Diyastol sonunda s1 den önce atrial kontraksiyon sırasında sol ventikülün hızlı doluşu nedeniyle duyulur.
Kalp sesleri: normal kalp sesleri s1 ve s2dir. Ventiküler doluş sesleri s3ves4. Mitral ve triküspital açılma sesleri opening snap. Enjeksiyon sesleri aort ile pulmoner.
 Diğer  patolojik sesler perikardiyal vuru, sistolik klik, yapay kalp sesi, pacemaker sesi, perikard frotmanı. Üfürümler.
Normal Kalp Sesleri:
1.      Kalp sesi(sistolik ses):uzun ve mat bir sestir. Komponenti m1,t1dir. Karakteri lup diye ifade edilir. Süresi 0.15 san ve frekansı 25-45  Hz dir. Oluşumundaki en önemli faktör A-V kapakların kapanmasıdır. Ventrikül kaslarının kasılması sırasında titreşimi. Aorta ve pulmoner kapakların açılma sesi. Kanın büyük damarlarla fırlatılması sırasındaki titreşimler. En iyi mitral odağında dinlenir. Kalp frekansı düşük olduğu zaman dioyastolik dolma süresi uzayacağından 1.ses daha yumuşak karakterdedir.
2.      Kalp sesi(diyastolik ses): kompenenti A2 ve P2. Net, tiz ve kısasürelidir. Frekansı 50Hz dir. Süresi 0.12 sandir. Dup diye tanımlanır. En iyi dinleme odakları aorta ve pulmoner arter odaklarıdır. Oluşumunda en önemli neden semiluner kapakların kapanmasıdır. İkinci neden A-V kapakların açılma sesidir.
Kalbin frekansı: Nabız frekansı ile bir olarak kabul edilir. Frekans bir çok heyecan, korku, yetmezlik olguları, hipotansiyona tepki, adrenerjik (adrenalin, noradrenalin etkisine benzer, sempatomimetik) ilaç uygulaması gibi durumlarda artar. İstirahatte bile normalden fazla sayıda atması taşikardi olarak değerlendirilir ve isimlendirilir.

-          Taşikardi; birim zamanda kalp vurum sayısının normalden 2 hatta 3 kat  artmasıdır.
-          Bradikardi; Birim zamanda kalp vurum sayısının normalin 2/3 veya 1/2 sine kadar düşmesidir.
Kalp sesleri dinlerken:
1-      AÇIKLIK; Kalp vurum seslerinin net duyulup duyulmaması
2-      RİTİM; Kalp vurumlarının düzenli olup olmamasıdır, düzenli olmamasına aritmi adını vermekteyiz.
3-        KALİTE; Duyulan seslerin kuvvetine verilen isimdir, bir ölçüde açıklığı da etkiler ama açıklığı etkileyen tek faktör değildir.
Üfürümler : Kalp vurumları esnasında duyulan, fizyolojik kabul edilen “buh-dup” veya “lub-dup” olarak tanımladığımız seslerin dışında duyulan patolojik sesler üfürümler başlığı altında tanımlanır. Duyulan sesler iki başlık altında toplanır ve yerleşim yerine göre endokardial veya eksokardial/perikardial üfürümler olarak ikiye ayrılır. Üfürümlerin kalp kapakları üzerine denk gelen noktalarda yapılan oskultasyonunda oldukça net duyulduğu alanlar vardır ki bu alanlara “puncta maksima” adı verilir.
Anormal kalp sesleri:
1-      Sufl (üfürümler): normal şartlarda kan damarlarında ve kalpiçinde sessiz şekilde akar. Damar darlığı ve arteriovenöz fistül gibi durumlarda kanın girdap oluşturarak akması sırasında oluşturduğu sese denir. Kalpte anormal seslerin kaynağı kalp kapak darlık veya yetmezliğidir.
2-      Endokardial üfürümler: Kalp içi bozukluklardan meydana gelir ve triküspital, biküspital(mitral) veya semiluner kapakçıkların işlev bozuklukları sebebi ile oluşur. Bu bozukluklar yetmezlik/insuficens veya daralma/stenoz şeklindedir.Sesler sistolde duyulursa sistolik endokardial üfürüm, diastolde uyulursa diastolik endokardial üfürüm adını alır.

3-      Sistolik üfürümler; mitral ve triküspital kapak yetmezliği ve semilunar kapak stenozunda,
Diastolik üfürümler; mitral ve triküspital kapakların stenozu ve semiluner kapakların yetmezliğinde ortaya çıkar.
4-      Eksocardial/pericardial üfürümler: Sığırlarda  perikarditis  travmatika, perikard lökozu, generalize tüberküloz, keçilerde bulaşıcı keçi ciğer ağrısı, atlarda bulaşıcı pneumoni, kedilerde viral pneumoni örneklerinde olduğu gibi bazı hastalıkların seyri esnasında kalbi saran zar olan perikart yangılaşır, perikart yapraklarının üzeri pürüzlenir ve kalp vurumlarına paralel olarak sesler duyulmaya başlanır ki genellikle sürtünme veya çalkantı sesi şeklinde oskulte edilir.  Perikarttan alınan eksokardial üfürüm seslerinden olan sürtünme sesi yangının başlangıç ve kuru karakterli olduğu döneme aittir ve bu devredeki yangı pericarditis sicca olarak tanımlanır. Bu devreden sonra perikarta devreye bakteriler girer ve eksudasyon / iltahaplanma sonucu oluşan sıvı ortaya çıkar, perikard sıvısı irinleşir. Ortaya çıkan sıvı eksudasyon olarak nitelendirildiğinden bu devreye perikarditis eksudativa adı verilir ve sıvı sebebi ile oskultasyonda kalp vurumlarına çalkantı sesinin eşlik ettiği görülür. Perikarditis eksudativa da baskın olan patojene bağlı olarak sıvı ile birlikte gaz oluşumuna da rastlanabilmektedir.
                              EKG
Elektrokardiyograf cihazı ile kalbin çalışması esnasında oluşan elektiriksel aktivitelerin kağıt üzerine yazılmasını sağlayan bir muayene yöntemidir. Kalpteki çeşitli bozukluklar ve hastalıklar bu güçlerde değişikliklere neden olmaktadır. EKG çekimi esnasında hayvanın hareketsizliği sağlanmalı ve mümkün olduğu kadar sakinleşmesi beklenmelidir. At ve sığırlar ayakta, köpekler ayakta veya sağına yatırılmış olarak ölçüm yapılmaktadır.


  Sarı sol ön , yeşil sol arka, kırmızı sağ ön, siyah sağ arkaya takılır. Kahverengi ise topraklama olduğu için istenilen yere takılabilir.

 Ekstremite derivasyonlar:
-          Bipolar (1 2 3) derivasyonlar: 1-2+3=0 yani 2=1+3 ( einthoven eşitliği). Elektriksel yük farkı 0’a eşittir. Kalp bu güçlerin ortasında bulunur.
-          Unipolar (aVR aVL aVF) derivasyonlar:
a:augmented, V: voltaj, R:sağ ve L:sol
einthoven üçgeni ve cabrera dairesi
Açıklama: Image93.gif




EKG kayıtlarında ‘’baseline’’ (taban çizgisi) üzerinde sırasıyla;
 P, Q, R; S, (J-Osborne dalgası) T ve U dalgaları görülür.


P dalgası: intraatrial ileti süresi. Atrial depolarizasyon
PR segmenti: AV ileti süresi. İntraatrial, Av nodal ve his purkinje iletimi için geçen süre
QRS dalgası: intraventriküler ileti süresi. Ventriküler depolarizasyon
J dalgası: S dalgasının ST segmenti ile birleştiği noktaya denir. Hipotermi , brugada ve erken repolarizasyon sendromları.
T dalgası: ventriküler repolarizasyon uyarı ventrikülde yayılır.
QT dalgası: ventriküler depolarizasyon ve repolarizasyon
U dalgası: papiller kas aktivasyonu, Diyastolik ventriküler doluş.
Kan muayeneleri: Dolaşım sistemini muayenesinde başta kalp gibi temel organlar, damarlar, mukozaların değerlendirilmesinin önemi olduğu kadar sistemde dolaşan kanın da incelenmesi oldukça önemlidir. Kanın sadece hücresel/fizyolojik değil serum kısmındaki başta enzim, protein, üre, kreatin vb. biyokimyasal değerlerinin incelenmesi kusursuz bir teşhis ve tedavi için ideal olandır. Bu değerlerin önemli bir kısmı yaş, tür, cinsiyet, bakım, besleme, ortam gibi bir çok etmenden etkilenebilir. Kanın muayenesi başlıca; fizyolojik/hücresel, biyokimyasal, serolojik ve bakteriyolojik olarak değerlendirilebilmektedir. Kan muayenelerinin yapılabilmesi için hayvanlardan uygun damardan kan alınması gerekir. Froti vb. gibi işlemler için genellikle kulak üzerindeki/ucundaki venalardan steril iğne ile ufak bir çizik atılarak birkaç damla kanın çıkması sağlanır. Daha büyük miktarlar için at, sığır, koyun, keçide vena jugularis sığırlarda ayrıca v.abdominalis subcutanea , v. Cocygea kedi ve köpeklerde ön kollarda v.cephalica (radialis) arka bacakta v.saphena ( v.tarsalis reccutrentis)
Froti hazırlamak:  Alınan kanın 1 damlası lam üzerine  bir kenara  yakın konur, lamel 30-45 derecelik açı ile lama tam değdirilerek boş ve uzun kenarından geri geri getirilip kana yavaşça yaslanır ve alt hizasının kan ile tamamen hizalanması sağlanır, sonra tek bir hamlede öne yani lamın boş olan uzun yönüne doğru itilir. Froti hazırlandıktan sonra; giemsa boyama, pappenheim panoptik boyama, diff quick boyama gibi rutin boyamalar yapılabilir.
Alınan kan sadece mikroskobik değil makroskopik olarak da değerlendirilir. Bu amaçla kanın rengine, miktarına (vücut ağırlığının %5-8’i) hematokrit değerlerine bakılır. Mikroskobik olarak; eritrosit RBC, toplam lökosit WBC, trombosit sayımları yapılabilir. Kan ve kan serumunda, plazmada yapılan biyokimyasal incelemer;
Kan şekeri: sığırda 40-60mg/dl, kedi köpekte 60-100mg/dl
Nonprotein azot:%75-95 üre+%1-10 amonyak+%1-10 kreatinin’den oluşur. Artık BUN (kan üre nitrojeni) ve hastalıklarda çok önemlidir.
Kreatinin: kas yıkımı veya protein sindiriminin sonucu olarak ortaya çıkar. Kan ve idrardaki miktarı gıdalarla ilişkili değildir, her zaman normal eşiğinin altında olmalıdır, değilse dikkat edilmelidir.
Total protein: vücuttaki su miktarına göre göreceli olarak artıp azalır.
Hipoproteinemi: azalması genelde albümin kaybı ile ilgilidir. İshal böbrek yetmezliği ve ağır parazit invazyonlarda.
Hiperproteinemi: akut ve kronik şiddetli yangılar irinli ve piyemik hastalıklar.
Serum enzim aktiviteleri: bir çok enzim vardır hayvan türlerine göre anlam ve özellikleri az da olsa farklılık gösterir.
Hayvanlarda kan grupları: domuzlarda 16, ineklerde 12,  köpeklerde 12 den fazla, kedilerde 3 (A, B, AB), atlardaysa 8 ayrı kan grubu tanımlanmıştır. Köpekler de ; dog eritrosit antijen (DEA) olarak adlandırılan 6 tip kan grubu belirlenmiştir. Bunların içinden köpekler için en önemli olarak kabul edilen DEA 1.1 grubudur. DEA 1.1 negatif olan köpekler, hem DEA 1.1 pozitif olanlara hem de DEA 1.1negatif olan köpeklere kan verebilen üniversal donor olarak kabul edilir. Maymun goril ve kemirgenlerin kan grupları insanlardaki gibi ABO sistemi ile sınıflandırılır.
 Solunum Sistemi Muayenesi
Solunum: beyindeki/ medulla ve ponstaki solunum merkezinin uyarılması ile atmosfer havasının bir takım fiziksel hareketlerle akciğere çekilmesi ve tekrar dışarı verilmesi olayına ‘RESPİRASYON’  (solunum) adı verilir. .Akciğer solunumunun düzgün olması için merkezdeki uyaranların sağlıklı şekilde işlemesinin yanı sıra;
- akciğerin (a.c.) esnekliği,
- göğüs kafesinin a.c. Hareketleri ile koordineli şekilde hareket edebilmesi, genişleyip daralması..
- diyafram ve kostalar arası solunum kaslarının solunuma katılmaları gereklidir.
Soluk alma; İNSPİRASYON
Soluk verme; EKSPİRASYON

İnspirasyonda; burun delikleri, bazen ağız, larenks trake ve broşları takip eden hava ALVEOLLERE ulaşır. Ekspirasyonda aynı yolu takip eder. Alveoller çok sayıda kılcal damarla donatılmış bir ağ anatomisindedir. Alveol yüzeyini kaplayan damarlardaki gaz alış verişi basit difüzyon ile olur. Solunumun iyi bir klinik muayenesi için hayvanın dinlenmiş ve ortalama çevresel koşullar altındayken değerlendirilmesi gerekir. Dışardan inspeksiyonla, burun, ağız, göğüs ve karın hareketlerinin değerlendirilmesi ile başlayan muayene trake ve a.c in oskultasyonu ile devam eder.
Solunum sistemi muayenesi:
1-      Solunumun kontrolü
2-      Öksürüğün kontrolü
3-      Üst solunum yollarının muayenesi
4-      Boğaz ve boyun bölgesinin muayenesi
5-      Göğüs kafesi, AC ve pleuranın muayenesi
6-      Parasentez
7-      Röntgen muayeneleri


Solunumun kontolü: solunumun frekansı (belli zamandaki sayısı) solunum tipi ritmi kalitesi güç olup olmadığı anormal ses olup olmadığına bakılır.
A-     Solunumun frekansı: kandaki CO2 miktarına bağlı olarak solunum merkezi üzerinde oluşan uyarılar sonucu ritmik olarak soluk alınır ve verilir. Normal solunuma eupnoea veya eupnea adı verilir. Büyük hayvanlarda solunum açlık çukuru veya bazen kostal hareketler, küçük hayvanlarda ise toraks hareketlerinden belirlenebilir. Genel olarak bir hayvanın 1dk içersindeki solunum sayısına solunum frekansı denilir.

Solunum frekansını soğuk havalarda burundan çıkan buharla, normal zamanlarda elimizin tersini burun deliklerine yaklaştırıp soluğun çarpmasını değerlendirmek gibi bazı basit yöntemlerle de tespit edebiliriz. Heyecan, efor ile oluşan CO2 ihtiyacı sıcak ve nemli havalarda normale göre kilolu hayvanlarda ateşli hastalıklarda solunumun zorlaştığı tıkanmalarda solunumun ağrılı hale geldiği durumlarda anemi ve şiddetli kalp bozukluklarında solunum frekansı artar.
Polipnea: frekans artışı
Oligopnea: frekans azalışı (kronik beyin hast. , hipoglisemi, hipokalsemi, üremi gibi olgularda.)
Apnea: solunumun durması
B-     Solunum tipi: Solunuma katılan kostal ve karın kaslarının hareketlerine göre isimlendirilir. Sadece göküs kafesindeki kostal kaslar karılıyorsa KOSTAL TİP(kedi ve köpekler),  hem kostal kaslar hem abdomidal kaslar katılıyorsa KOSTAABDOMİNAL TİP (Büyük hayvanlar),
Kostal kaslarla birlikte ama daha fazla oranda abdominal kaslar solunumu sağlıyorsa ABDOMİNAL TİP solunum adını alır.
Solunum ritmi ve tipi bazıdurumlarda bozulur ve farklı adlandırılan solunum tipleri ortaya çıkar;
1-      Cheyne-stocks solunum: solunum esnasında solunum hareketleri 15-20sn durur, sonra yavaşça ve hafif seviyede başlar, giderek hızlanır sonra yavaşlayarak tekrar durur. Böbrek , kalp hast. , ve toksemiler.
2-      Senkop solunum: solunum derin derin başlar gittikçe yüzlekleşerek durur, dinlenmeye geçer, sonra tekrar derin derin başlar. Genelde komatöz olgulara eşlik eder. Ritim bozulması prognoz için negatif olarak değerlendirilir.


Başarılar…





Yorumlar

Popüler Yayınlar