FİZYOPATOLOJİ DERS NOTLARI
FİZYOPATOLOJİ VİZE NOTLARI
SIVI ELEKTROLİT
DENGESİZLİĞİNE NEDEN OLAN FAKTÖRLER
-
Sıvı ve elektroliklerin dışarıdan fazla
alınması.
-
Sıvı ve elektroliklerin az alınması.
-
Sıvı ve elektroliklerin vücuttan gereğinden
fazla atılması.
-
Sıvı ve elektroliklerin vücutta gereğinden fazla
tutulması.
-
Homeostatik düzenleyici sistemlerin bozulması.
SUYUN ORGANİZMADAKİ
GÖREVLERİ
-
Organizmada tüm metabolizma olayları su ile
gerçekleşir.
-
Su : maddelerin hücre içine ve dışına
taşınmasını sağlar.
-
Hücredeki faaliyetler için gerekli olan katı
maddeleri çözer.
-
Vücut ısısını düzenler.
-
Eklemlerin kayganlılığını ve cildin esnekliğini
sağlar.
-
Besinlerin moleküllere ayırarak sindirime
yardıma eder.
-
Kan volümünü ayarlar.
-
Metabolizma sonucu oluşan atıkların vücuttan
atılmasını sağlar.
SUYUN VÜCUTTAKİ
DAĞILIMI


-
Vücütta yağ miktarı artıkça su oranı
azalmaktadır. Dolayısıyla obez kişilerde vücuttaki su oranı normalden azdır (
%40 kadar) .
-
Yeni doğanlarda ve ödemli hastalarda vücuttaki
su oranı ise normalden daha fazladır. ( %80 kadar )
-
Süt çocuklarında %65-70 oranında su vardır.
HÜCRE DIŞI SIVI
VOLÜMÜ
-
Hücre dışı sıvı volümünün başlıca belirleyicisi
sodyum iyonudur.
-
Hücre dışı sıvı volümü :
·
Sodyum tutulmasını sağlayan sempatik sinir
sistemi
·
Renin-anjiotensin-aldesteron sistemin aktivitesi
·
Sodyum idrarla atılımını sağlayan natriüretik
peptidlerce ( natriüretik faktör ) düzenlenir.
ELEKTROLİTLERİN
DAĞILIMI
·
Hücre dışı sıvının başlıca katyonu Na’dur.
·
Hücre dışı sıvının başlıca anyonu HCO3 ve Cl
iyonudur.
·
Hücre içi sıvının başlıca katyonu K ve Mg ‘dur.
·
Hücre içi sıvının başlıca anyonu HPO4 ‘dur.
DEHİDRASYON
-
Total vücut suyunun azalması olarak tanımlanır.
-
Ancak total vücut suyu azalmasına , sodyum ve
potasyum azalması aynı oranda eşlik etmez ve sodyum yüksekliği gözlemlenir.
-
Eğer temel olarak serbest su kayıbı olursa ,
vücut sodyum göreceli yükselir. Yani dehidratasyon , hipernatremi ve osmolalite
artışı gelişir.
NEDENLERİ ? :
-
Kusma , diare , yanık , kan kayıbı ,
hiperventilasyon ( hızlı solunum ) , hipersalivasyon.
BELİRTİLERİ
Vücut ağırlının %3 ve daha fazla kaybedilince aşağıdaki
belirtiler gözlemlenir ;
-
Deride kuruluk , deri elastikiyeti kayıbı.
-
Nabız artar , mukozalarda kuruluk.
-
Ağırlık kayıbı , yorgunluk , halsizlik.
-
Bulbus okuli orbita içerisine çöker.
-
Vücut ağırlılığının %12-15 kaybedilirse şok
gelişir.
-
3 derecesi vardır ;
·
Hafif ( %3-5)
·
Orta ( %6-9)
·
Ağır ( %10 ‘dan fazla )
SIVI ELEKTROLİT
DENGESİNDEKİ BOZUKLUKLARIN DÜZENLENMESİNDE SORUMLU OLAN MEKANİZMALAR
·
ADH’ın ( Vazopressin ) Rolü
·
Renin- angiotensin- Aldesteron sisteminin rolü
·
Anrtialnatriüretik peptidin rolü.
ADH MEKANİZMASI
-
Osmotik basınç artar ve hipotalumustaki osmotik
basınç reseptörleri uyarılır , ve
SON’dan salınan ADH nöröhipofiz’de depolanır. Sonra ADH salınır ve kana
verilir. ADH böbreklerde suyun tekrar emilimini sağlar.

RENİN-ANJIOTENSİN- ALDESTERON
SİSTEMİN ROLÜ
-
Kan volümü azalmışsa ve makula densa’da Cl ve Na
yoğunluğu yüksek düzeyde ise juxtaglomeruler aparttan RENİN salınımı başlar.
Salınan renin KC’de yapılan Anjiotensini , Anjiotensin 1 ‘e çevirir. Bu kan
yolu ile AC ye gelir ve orada angiotensin dönüştürücü enzim ile ( ACE )
Anjiotensin 2’ye çevrilir. Üretilen anjiotensin 2 sempatik sinir sistemini
uyarır ve arteriyolleri daraltır. ADH salınımı uyarır , adrenal korktekste
üretilen aldesteron salgısı arttırır. Aldesteron böbrek tubül hücrelerinde ( en
çok distal tübullerine ) etki ederek glomerul süzüntüsünden sodyum ve klorür
iyonlarnın ve sodyuma bağlı suyun emilimini artırır.

ANRTİALNATRİÜRETİK
PEPTİDİN ROLÜ
Kalp atriumunda yapılan peptid yapılı hormon olup salınımı
basınç artışı ile uyarılır. Etkisi böbrek tubuluslarında sodyum ve suyun
emilimini azaltmak ve GFR’yi artırmak , renin ve aldesteron sentezini durdurmak
şeklindedir. Bu hormonun amacı kan basıncını düşürmektir.
SIVI VE ELEKTROLİT
KAYIPLARININ KARŞILANMASI
Amaç : sıvı ve elektrolit kayıplarını karşılamak ve hayati
fonksiyonların devam ettirilmesini sağlamaktır. Su kayıpları iki şekilde
karşılanır.
1- Kolloidler ile : kan ürünleri , dekstran ( birleşimi :
sodyum , klorür ve dekstran ( şok tedavisinde ) ) dekstran esas olarak damar
içinde kalır.
2- Kristaloidler ile : %30 Dekstroz , %4,5 NaCl , %0,4 NaCl
, %0,9 NaCl , %5 Dekstroz.
·
Genellikle sıvı tedavisi ile birlikte asidoz
düzelmektedir. PH : 7,2’den düşükse veya serum bikarbonat düzeyi 8mmol/L’den az
ise damar içi bikarbonat verilebilir.
KONU2 : KAN
FİZYOPATOLOJİSİ
-
Eritrositlerin miktarının az olması durumuna
anemi , çok olması durumuna ise polisitemi denir.
-
1 mm3 ‘te milyon olarak ifade edilir.
Eritrosit miktarı ;
-
Yaş
-
Cinsiyet
-
Beslenme durumu
-
İklim
-
Yaşanılan ortam ( rakım )
-
Fiziksel kondüsyona bağlı olarak değişir.
Eritrosit sayısını : RBC ( Red Blood Cell ) olarak ifade
edilir.
Hemoglobin konsantrasyonu : kana kırmızı rengi veren ve O2
ve CO2 taşıyan moleküldür. 4HEM + 1Globulinden oluşur.
Alyuvar sayısını arttıran
|
Alyuvar sayısını azaltan
|
Egzersiz
|
Uyku
|
Heyecan
|
Babesia
|
Hava basıncı
|
Kan kayıbı
|
Kış ayarı
|
Theileria
|
Brisket
|
Yaşlılık
|
Amfizem
|
Demir yetersizliği
|
Poliüri
|
B12 vitamin eksikliği
|
Polistemi vera
( vaquez hastalığı )
|
|
ANEMİ : eritrosit
sayısının ve hemoglobin sayısının veya her ikisinin birden azalması ile oluşan
semptomdur.
-
Yorgunluk
-
Zayıflık
-
Baş dönmesi
-
Kulak çınlaması
-
Solgunluk
-
İleri derecede nefes darlığı
NEDENLERİNE GÖRE
1. Alyuvar
yapımına bağlı olarak ;
-
Eritrosit yapımına katılan maddelerin eksikliği
-
Alyuvar yapımının olduğu yerin engellenmesi
2. Hemorajik
anemi : kanamalara bağlı olarak eritrosit miktarının azalması.
3. Alyuvarlardaki
yıkıma bağlı ( hemolitik anemi): parazitlerin veya virüslerin eritrositleri
parçalaması duruma göre şekillenen anemi tipi.
4. Genetik
olarak yavrulara aktarılan anemiler :
-
Thalesemi : hemoglobin yapısındaki globülin
zincir eksikliği sonucu ortaya çıkar alfada eksik ise alfa talasemi betada ise
beta talasemi oluşur.
-
Orak hücreli anemi : B zincirindeki 2 amino asit
yer değiştirmiştir , glutamik asit ve valin’dir bunlar. Bunun sonucu olarak O2
basıncına bağlı olarak eritrositler orak hücre tipini alırlar.
-
Herediter sferosit : eritrositlerin hücre
zarında bulunan spektrin proteini membrana tutulmuştur. Eksikliğinde eritrosit
esneyemez ve parçalanır.
POLİSİTEMİ (
ERİTROSİTOZ )
Eritrositlerin sayısının normalden fazla olmasına denir.
-
Polisitemi
vera : kemik iliğindeki tümörler vasıtasıyla eritrositlerin yanı sıra
trombosit ve lökositlerde artar.
-
Sekonder
polisitemi : özellikle yüksek yerlerde O2 azlığına bağlı olarak
eritrosit yapımının artması sonucu oluşur.
Başlıca nedenleri :
-
Akciğer hastalıkları
-
Aşırı sigara içmek
-
Bazı kalp hastalıkları
-
Eritropoietin katkılı doping ilaçlar
-
Fazla miktarda yapılan kan nakli
-
Obstrüktif akciğer hastalığı
-
Hipoksi
Mekanizması ise : kandaki bulunan O2 miktarının azalması
durumunda böbreklere gelen kan burada eritropoietini salgılanmasını uyarır ve
bunlar kemik iliğine giderek orada kan yapılmasını uyarırlar.
kan hacimi normalde 5 litreden fazladır. Fazla miktarda kan
olmasının tedavisi kanın akıtılması yolu ile sağlanmaktadır. Radyoaktif fosfor
kullanılmasıda önemlidir bu madde kemik iliğinde alyuvar oluşumunu engelleyerek
alyuvar oluşumunu durdurabilir.
KAN UYUŞMAZLIĞI
ERİTROBLASTOSİS FÖTALİS
Anne ve babanın Rh antijeni yönünden uyuşmazlık şekillenir.
Bu durum anne’nin (-) babanın (+) ve yavrununda (+) olduğu durumlarda şekillenir.
İlk çocukta belirli durumlar görülmesede 1.den sonraki yavrularda sarılık
hastalığına yol açabilir.
İlk çocukta etki yaratmamasının sebebi ise normalde anne ve
çocuğun kan dolaşımı aynı hatta olmaz , ilk çocuğun doğum sırasında göbek
kordonun kesilmesi ile birlikte annede (+) karşı antikorlar gelişir ver bu
antikorlar 2.cocukta ki (+) kanı yıkımlamaya başlar.
Ayrıca : Doğumda fetüsta ağır hemolitik anemi görülür. Açığa
çıkan bol miktarda Hb biluribine yıkılır. Çocuklarda kan-beyin bariyeri gelişmediğinden
biluribin beyinde çökerek harabiyete neden olur. Bu tabloya kernikterus denir.
Tanı : anemi bir
durum vardır ve bilirubin seviyesi artmıştır.
Tedavi : aneminin
düzeltilmesi ve kernikterusun önlenmesi amaçlarına yöneliktir. Fototerapi ,
hipoksi ve hipoglisemiden korunma , sıvı gereksinimini karşılamak gibi
semptomatik tedavi uygulamak yeterlidir.
Korunma : anti-D
immun globülin bu madde doğumdan ( ya da düşük ) hemen sonra anneye kas içi
iğne şeklinde yapılmalıdır. Anti-D immun globülin kana karışır bebekten geçmiş
olan (+) antijeni derhal yok eder.
LÖKOSİTOZ-LÖKOPENİ
Vücudun savunulmasında görevli
olan lökositler organizmayı bakteri , virüs , parazit durumlarına karşı
korurlar. Sayılar 1mm3 kanda 5000-10000 arasında değişir. Sayıları
4000 altına düşmesi lökopeni , 10000’den fazla olmasına ise lökositoz denir.

Lökopeni ve nedenleri
-
Genel olarak lökosit sayısal bozukluklarının
büyük bir çoğunluğu kemik iliği yapım bozukluklarından kaynaklanır.
-
Kemik iliği hasarına neden olan ilaçlar , radyasyon
, kimyasallar , enfeksiyonlar , bu faktörler kemik iliğinde öncü hücrelerin
sentez ve yapımını bozar.
Nötropeniler (
nedenleri )
-
Kemik iliği kökenli nötropeniler
-
Kemik iliği hasarı en sık ilaca bağlı ortaya
çıkar. Antineoplastik ilaçlar , antiviral ajanlar , immunsupresif maddeler (
kortikosteroidler vb.) doğrudan nötrofil yapımını baskılar. Radyasyonda vardır.
Lenfositopeni
-
Lenfosit sayısının azalması durumudur. En sık
rastlanan neden lenfosit üretiminde azalma ;
·
Radyasyon , immunsupresif ajanlar , lenfosit
trafiğinde bozulma , lenfositlerin aşırı miktarda yıkımlanması
HEMOSTAZ KANAMANIN DURDURULMASI
-
Hemostaz sağlayan yapılar ;
·
Vasküler yapı
·
Trombositler
·
Plazma koagülasyon faktörleri
·
Bu faktörlerin inhibitörleri
·
Fibrinolitik ( pıhtı eritici ) sistemden
oluşmaktadır.
Vasküler yapı : hemostazın
en önemli yapılarından biridir. İntima , media ve endotelden oluşur. Endotel
oldukça önemli bir yapı olup ;
·
Pıhtılaşmayı başlatan
·
Pıhtılaşmayı durdurabilen
·
Pıhtılaşmayı engelleyen özellikleri içerir.
Ayrıca endotel tabakasından prostaglandin ve nitrik oksit
salgılanarak bu trombositlerin endotele yapışmamasını sağlamaktadır. Hasar
görmüş endotel ise pıhtılaşmanın başlamasına neden olur.
Koagülasyon sistemi :
kanda pıhtılaşmayı başlatan ve hızlandıran bazı faktörler vardır , bunlara
pıhtılaşma faktörleri denir. Bu faktörler I’den XIII’e kadar
numaralandırılmıştır. Bu faktörler sayesinde pıhtı yada trombus deniken katı
bir madde oluşur. Reaksiyonlar sonucunda kanda bulunan fibrinojen fibrine dönüşür
yani pıhtı oluşur. Fibrinojen KC tarafından üretilen bir protein olup , normal
fizyolojik koşullarda kanda belirli bir düzeyde bulunur.
Hemostaz sırası ile
şu mekanizmaları kapsar :
1.
Vazokontriksiyon ve vazospazm (damarın daralması
)
2.
Trombosit tıkacının oluşması
3.
Kanın pıhtılaşması – koagülasyon
4.
Pıhtının büzülmesi ve yara kenarlarının
kapanması
5.
Pıhtılaşmanın sona ermesi
6.
Pıhtının erimesi
PIHTILAŞMA –
KOAGÜLASYON
Kanamanın durması için önemli olan üçüncü aşama
koagülasyondur. Koagülasyonda birbiri ardına işleyen üç temel mekanizma vardır.
1.
Tromboplastin oluşumu ve etkin hale geçmesi
2.
Protrombinden trombin oluşumu
3.
Fibrinojenin fibrine dönüşmesi
ANTİKOAGÜLASYON
SİSTEM
Endotel hücresinin zarına bağlı olan trombomodulin proteini
trombini bağlayarak dolaşımdan uzaklaştırır ve böylece pıhtılaşmanın
aktivasyonunu önler.
Diğer yandan pıhtı oluştuktan sonra pıhtı içindeki fibrin de
trombini tutarak pıhtılaşmayı aktive etmesinin önüne geçer
PIHTININ ERİMESİ-
FİBRİNOLİZ
Pıhtının eritilmesini sağlayan madde olan plazmin ,
karaciğerde ve kemik iliğinde yapılarak kana salınır. Normalde inaktif form
bulunan plazminojenin aktifleşmesiyle plazmin oluşur.
TROMBOSİT BOZUKLUKLAR
Trombositopeniler : trombosit
sayısının 5000-10000mm3 mikrosirkülasyonda damar duvarı bütünlüğünün
korunabilmesi için yeterlidir. Trombosit sayısı azalınca hastalarda ilk önce
venöz basıncının yüksek olduğu ayaklar ve ayak bileklerinde peteşiler görülür.
Fizyopatoloji : trombositopeni
, etiyolojik neden ne olursa olsun 3 farklı fizyopatolojik mekanizmadan
kaynaklanabilir ;
-
Kemik iliğinde trombosit üretiminde azalma
-
Dalak büyümesi nedeniyle trombosit yıkımının
fazla olması
-
Diğer nedenlerle ( immünolojik ) trombosit
yıkımın artması.
İmmun Trombositopenik
Purpura ( ITP ) : idiopatik trombositopenik purpura da denilen bu hastalık
, trombosit sayısının azalması ve mukokutanöz kanamaların olmasıyla
karakterizedir.
Etiyolojisi : genellikle
başlatıcı etken bilinmediği idiopatik formu görülmesine rağmen , bazen sistemik
lupus eritomatozis , HIV , hepatit C ve bazı otoimmun hastalıkların seyri
sırasında da sekonder ITP da görülebilir.
Fizyopatoloji : ITP’nin
temel mekanizması : dolaşımda trombositlere karşı oluşmuş otoantikorların
varlığı sonucu trombositlerin yıkımının artmasına dayanır.
Trombositozlar : Trombosit
sayısının arttığı durumları ifade etmektedir. Trombositozlar başlıca 2 nedenden
kaynaklanabilir;
-
İnflamasyon ya da enfeksiyonların seyri
sırasında
-
Kemik iliği tümörlerinde
KOAGÜLASYON
BOZUKLUKLARI
Koagülasyon çeşitli aşamalardaki faktör eksikleri ya bazı
anomalilere bağlı olarak pıhtı oluşumunun azaldığı yada pıhtılaşmanın arttığı
durumlardır. Pıhtılaşmanın artması tromboz oluşumuyla sonuçlanırlen ,
pıhtılaşma yetersizlikler olarakta ortaya çıkabilir. Her iki tabloda kalıtsal
yada kazanılmış olarak görülebilir.
HEMOFİLİ
Hemofili kalıtsal olarak nesilden
nesile geçen ağırlıklı olarak erkeklerde görülen ciddi bir kan hastalığıdır.
-
Hemofili A faktör VIII eksiliğinde ortaya çıkar.
-
Hemofili B faktör IX eksiliğinde ortaya çıkar.

YENİ HEMORAJİK
HASTALIĞI
Pek çok faktörün etkileşmesi için K vitaminine ihtiyaç
vardır. II , VII , IX , X K vitamini ile aktifleşen faktörlerdir. Yeni
doğanlarda bağırsak florasında bakteri az olduğundan K vitamini yetersizdir ve
K vitamini plasental yol ilede az geçtiğinden faktörler çalışamaz ve hemostaz
şekillenmez.
KONU 3 : ASİDOZ VE
ALKALOZ
Hücre dışında sıvının H+ iyon derişimi çeşitli
mekanizmalarla çok dar sınırlar içerisinde tutulmaktadır. Vücut her gün doku
metabolizmasıyla CO2 ve bazı organik asitler üretilmektedir.
Bunların bir kısımı böbreklerce bir kısımı AC tarafından vücuttan
uzaklaştırılırken bir kısımında vücutta bulunan tampon sistemler tarafından
nötralize edilmektedir.
Kan pH değişiklikleri
: kan pH değişiklikleri hücre içi pH değişimine neden olur. Asidoz H+ hücreye
girerken K+ hücre dışına çıkar. Hücre içi pH değişimi protein
yapısını etkileyerek bir protein olan enzimlerin aktivitelerini değiştirir. Bu
nedenle kanın pH’ı (7,35-7,45) arasında kalmalıdır. Bunun değişikliği durumunda
asidoz ve alkaloz şekillenir.
CO2
taşınması süresince kanda asidite değişimi : CO2 dokulardan kana
geçtiğinde oluşan karbonik asit kanın pH’ını düşürür. Genelde arteriyel kan
7,41 pH iken venöz kan 7,37’dir. Diğer
bir değiş ile pH değişikliği 0,04 ünitedir. Egzersizde yüksek metabolik
aktivite durumlarında veya dokularındaki kan akımı çok yavaş olduğundan doku
kanındaki pH düşüklüğü 0,50 kadar olabilir. Buda ciddi doku asidozuna neden
olur.
Kanın pH değişimin
nedenleri :
-
Beslenme ( hayvanın çok fazla konsantre yem ile
beslenmesi sonucu asidoz şekillenir. )
-
Sindirim sistemi salgıları
-
Kusma ( Mide içerinde HCl oluşumunu
kusulduğundan çok fazla H+ iyonu açığa çıkar ve buda alkaloz
şekillendirir.
-
İshal ( çok fazla HCO3 eksilmesi
durumu vardır ki buda asidoza neden olur. )
-
Böbrek yetmezliği
-
Solunum yetmezliği
-
Metabolik bozukluklar
Düzenleyici
mekanizmalar :
-
Tampon sistemler : Bikarbonat , hemoglobin ,
protein ve fosfat.
-
Organlar : böbrek ve AC
Kanda bulunan 4 çift
tampon sistemi vardır ;
1- karbonik
asit ( H2CO3) – zayıf asit , sodyum bikarbonat ( NaHCO3)
– zayıf baz
2- primer
sodyum fosfat ( NaHPO4) – Kuvvetli asit , Sekonder sodyum fosfat (Na2HPO4)
Kuvvetli Baz.
3- Hemoglobin-
zayıf asit , oksihemoglobin – zayıf baz
4- Asit
ve alkali proteinler.
Kanda bulunan bu tampon çiftleri H iyonunu absorbe ederek
veya H iyonu sağlayarak pH’yı düzenler . pH’nın değişmez kalmasını sağlar.
ASİDOZİS
-
A) Solunuma
bağlı asidozis ( Respiratorik asidoz): kanda karbondioksit birikmesi söz
konusudur.
-
Nedenleri
;
·
Solunumun felç olması
·
Bronşial daralma ( astım )
·
Alveol veya ductus alveolarislerin
elastikiyetini kaybetmesi ( amfizem )
·
Alveollerin sıvı ile dolması ( Pneumoni , AC
ödemi )
-
B)
Metabolizmaya bağlı asidozis ( Metabolik Asidoz ) :
-
Nedenleri
:
a) metabolik bozukluk sonucu kanda asit
birleşiklerin artması ; örneğin şeker hastalığında ketoasitlerin meydana
gelmesi.
b) aşırı ishal sonucu sindirim yolumdan
bikarbonat kayıbı.
Düzeltme
Reaksiyonları : asidozis ya CO2 birikimi yada metabolik
asitlerin kana fazlaca geçmesi sonucu meydana gelir. İki yoldan düzeltme
meydana gelir.
-
Solunumla düzeltme : Solunum artırılarak CO2
uzaklaştırılır. Metabolik asitlerin ürünü olan hidrojen iyonu kanın depo
alkalisi olan bikarbonat iyonu tarafından tutulur ve solunum ile
uzaklaştırılır.
-
Böbreklerle düzeltme : böbrekler daha çok
hidrojen iyonu uzaklaştırılır ve bikarbonat iyonu emerler. Böylece alkali
deposu bi karbonat kana kazandırılır.
ALKALOZİS
-
SOLUNUMA
BAĞLI ALKALOZİS
-
Nedenleri
;
-
Solunum çok artması ile fazla CO2
atılması , kanda karbondioksit , dolayısıyla karbonik asit derişimi düşer.
Ateşli hastalıklar , ensefalitis , salisilat zehirlenmesi.
-
CO2+H2O-H2CO3-HCO3+H
-
METABOLİZMAYA
BAĞLI ALKALOZİS
-
Nedenleri
:
-
Fazla H iyonu kayıbı , fazlaca kusma ile mide
asidi kayıbı , hazımsızlık ve ülser için fazla antiasit ilaçlarının alınması ,
vücut sıvılarına ( kana ) fazla alkali birleşiklerin verilmesi
Düzeltme
reaksiyonları : karbondioksit kayıbı ile hidrojen iyonu azalınca solunum
yavaşlar. Hidrojen iyonu azalınca tubul sıvısına yeteri kadar hidrojen
verilmez. Bu nedenle birkarbonat iyonu emilimi olmaz.
İdrarda kalan bikarbonat iyonu beraberinde Na iyonunu da
götürür. Kanın depo alkalisi olan NaHCO3 azalır. Solunumun
yavaşlaması ile karbondioksit kaybı azalır. Kanda kalan CO2 ise ;
CO2 → CO2 + H2O → H2CO3 → HCO-3 + H+ reaksiyonu ile kan pH tekrar normale
getirilir.
Alkalozis ileri derecedeyse ağız yoluyla amonyum klorür
verilebilir. Amonyum kana emilince bunun amonyak kısımı karaciğerde üreye
çevrilirken HCl ortaya çıkar. HCl
iyonları ise ayrılır. Hidrojen iyonu deirşimi artınca kan pH’sı alkaliden
normal pH düzeyine getirilir.
Yorumlar
Yorum Gönder